Merhabalar, yaz geldi herkesten
tatil planlarına kulak misafiri oluyorum bu günlerde. Bana her ne kadar bu yaz
pek tatil gözükmese de insanın canı istiyor tabi.Malum staj İstanbul sıcağında
geleceğimiz için bir şeyler kapmaya çalışıyoruz.Ben gençliğin bu yaz günlerini
gezerek geçiremesem de daha önce ki tecrübelerimi hatırlayarak biraz kafa
dağıtmak istedim sizlere de aktarmış olurum aynı zamanda.Bakarsınız bir gün
yolunuz düşer buyrun işte size Berlin J
2011 eylül ayında ev arkadaşımla
Berlindeydim.Yolculuğa başlamadan önce İstanbul’da bunaltıcı bir sıcak vardı
fakat orada hava kapalı ve yağmurluydu.Havaalanından şehre geldiğimiz de
birinden yol tarifi aldık gayet akıcı İngilizcesiyle bize gerekli bilgileri vermişti.Daha
sonra arkamızdan yürürken bizim konuşmalarımızı duymuş olacak ki ‘Arkadaş siz
Türk müsünüz ya’ diye seslenmesi bizim koptuğumuz andıJ Koskoca Berlin’de ilk
konuştuğumuz kişi Türk çıkmıştı.Evet aslnda pek şaşırmamak lazım yaklaşık
200,000 civarında vatandaşımız Berlin’de yaşıyor. Bu, Türkiye dışında yaşayan
en kalabalık Türk, aynı zamanda Berlin'deki en kalabalık yabancı nüfusunu
oluşturur. Berlin'de en yoğun Türk nüfusu Kreuzberg semtinde bulunmaktadır.Neyse
buna tekrar değineceğim.
En çok dikkatimi çeken şeyden
başlamak istiyorum.Metro otobüs vs kullanabilmek için “Welcome Card” denilen
bir kart aldık.Çeşitli tarifeler var bizdeki akbil,İstanbul kart gibi bir şey
fakat öyle büyük bir fark var ki onuda metroyu kullanacağımız sırada fark
ettik.Metro girişinde ne bir gişe ne bir turnike ne de bir görevli.Biz kartı
göstereceğimiz bir yer ararken herkes elini kolunu sallaya sallaya
biniyordu.Şaşkınlık içinde bizde kendimizi metro da bulduk.Binerken inerken her
türlü toplu taşıma aracında bu olay böyle işliyordu tabi merak edip
araştırdıktan sonra öğrendik ki devletin vatandaşına olan güvenine dayalı bir
sistem varmış.Herkes bizdeki gibi aylık kartını doldurturmuş fakat bi yere
okutmak gerekmezmiş.Ama belirli zaman aralıklarıyla görevliler gelip kartını
soruyormuş. Kartı olmayan kişiye ağır ve caydırıcı cezalar olduğunu
öğrendik.Vaay arkadaş diyor insan.
Aklımıza hemen İstanbul geliyor düşünemiyoruz böyle bir uygulama
yaptığımızı kim bilir nelerle karşılaşırız J
Bizi şaşırtan bir şey daha var ki
anlatmadan geçemeyeceğim.İstanbul’dan alışık olduğumuz bir metro ulaşım
sistemimiz var.Hani şu sıralarda İstanbul’un Anadolu yakasına daha yeni
gelen(!) Avrupa yakasında da 2-3 farklı metro-tramvay-tren hatlarının
birleşmesinden oluşan.Evet bizim belki de en hareketli şehrimizdeki yer altı
ulaşım durumu böyleyken taşıt trafiği konusunu hiç açmıyorm bile. Berlin’de
trafiğin “T” sine denk gelmedim desem hiç abartmış olmam çünkü her yere metro
ile çok ama çok rahat ulaşabiliyorsunuz.Sizlerle metro haritasını paylaşmak
istiyorum daha açıklayıcı olucaktır.
Evet işte gördüğünüz resim yer altında bir şehir daha
olduğunu gözler önüne sermeye yeterli sanırım.Metroya girdiğinizde birkaç
kattan oluşan raylar birbirininin üzerinindeki raydan geçen trenler
görüceksiniz gerçekten mükemmel bir sistem yapmış adamlar.Biz hala bekliyoruz
Anadolu yakasına bir metro açılsın diye…
Ulaşımın bu kadar kolay olduğu bir şehri gezmek çok zevkli
tabi.
Şimdi biraz da gezilecek yerlerden bahsetmek istiyorum. Kentin doğusunda
yer alan Müzeler Adası (Museumsinsel) içinde Pergamon (Bergama) Müzesi de
dahil, birçok müzeyi barındırmaktadır. Bergama Zeus Sunağı, Milet'in Market
Kapısı, İştar Kapısı ve Mshatta Alınlığı gibi original yerlerinden yapının
parçaları toplanarak bu müzede yeniden birleştirilmiş anıtsal yapılar Bergama
Müzesi'nin adını dünyada meşhur etmiştir. Özellikle Bergama ve Milet'ten alınan
eserlerle oluşturulan koleksiyonun edinimi meşruluğu konusunda tartışmalar
vardır. Türkiye bu eserlerin gün ışığına çıktığı yer olduğu için koleksiyonun
geri iade edilmesi için Almanya Hükümetine başvurulmuştur.
Brandenburg Kapısı zamanında Berlin’de doğu batı geçişinin
yapıldığı yer olarak karşımıza çıkıyor görülmeye değer.
Berlin Duvarı (Berliner Mauer) , Duvarı görmek için U-bahn
ile (metro) U-Ostbahnhof veya U-Warschauer str. ‘ye gidin. Burada inip sokağa
çıkınca zaten görceksiniz duvarı. Bol bol resim çekilebilirsiniz
Deutsches Technikmuseum Berlin: Biraz olsun uçaklara,eski
trenlere,arabalara yada durun böyle sayamıycam teknik – teknolojik şeylere
ilginiz varsa bu müzeyi mutlaka görün derim.Şahsen 3 saatte çıkamadım bu
müzeden.
Birde Nollendorfplatz diye bir mahalle var ki burada aç kalmazsınızJ Burada bulunan Hasır Restaurantın dönerini denemelisiniz.Tori-Katsu adında Japon çalışanları olan bir
yer var ben denemedim ama pişmanım, sonradan öğrendiğime göre çok lezzetliymiş L Maibach ve Xara da
buradaki Türk cafeler.Birde Falafel denilen nohut köftesi şeklinde bir şey
denedim ama pek beğendiğimi söyleyemem denemesi size kalmış.
Yolunuz “Kreuzberg” semtine düşerse hiiiç şaşırmayın
Türkiyede miyim diye. Tüm dükkanlar türk. Çiçek pasajı falan da var, nargile
içebilrsiniz. E tabii türk yemekleri de var güzel.Hatta bir bakkalda “Bize Her
Yer Trabzon!” yazısını gördüğümü de
söylemeden geçemicem J
Tabi anlatıcak daha çok şey vardır ama şimdilik gözümden Berlin manzaraları bu kadar.Adamlar vatanının reklamını öyle güzel yapıyolar ki her yeri gezesin geliyor.Biz güzelim Anadolu'muzu kendimiz bile gezip öğrenemezken turiste nasıl açalım.Bu konuda o kadar çok yapılması gereken var ki..Biraz olsun reklamımızı yapabilsek biraz olsun vatanımızın değerini bilip,bu güzel yurdu değerlendirmesi bilsek çok farklı yerlerde olacağımıza inanıyorum.
Biraz
anılarımı tazeledim biraz da sizlere rehberlik edebildiysem ne mutlu bana J
Vip danişmanlık olarak sitenizi çok ilginç ve dikkat çekici bulduk. Başarılarınızın devamını diliyoruz.
YanıtlaSil